top of page
  • BAT Telegram
  • BAT LinkedIn
  • BAT Youtube
  • BAT Twitter
  • BAT Facebook
  • BAT Instagram

Münafıkların sonu yakındır!




Günümüzde ikiyüzlü münafıklar çoğaldı ve Müslümanların onlara karşı uyanık olması gerekiyor. Deccal onları uşakları kılmış durumdadır. Satanizm ve Allah düşmanlığı ile birlikte İllüminati eliyle kontrolü sağlıyorlar. Ancak samimi Müslümanlar ölseler bile onlara biat ve itaat etmezler. Galip olan yalnızca Allah'tır. Kafirler ve Münafıklar ise sadece kendilerine tanınan süreyi harcıyorlar. Allah onların sapkınlıklarını ve azgınlıklarını artırıyor ki onları Cehennem'e attığında bir daha çıkartmayacaktır. Allah'tan yüz çevirene Allah'ın merhameti yoktur. Ölüm onların kapısına ulaştığında görecekler ki ne mallarının, ne şöhretlerinin, ne güçlerinin, ne konumlarının onlara hiçbir faydası yoktur. Onlar dünyaya düzen getirdiklerini iddia ederler ancak asıl bozguncu onlardır. Allah'ın insanlara verdiği hakları ve özgürlükleri kısıtlamaya, çalmaya ve engellemeye dönük haince planlar yaparlar. İnsanların, doğanın, hayvanların, bitkilerin, kaynakları boşa tükenip gitmesi ve yok olması onların umurunda bile değildir. Dünyayı yakarlar, kaynakları talan ederler, çevreyi kirletirler ama "biz doğayı korumak için uğraşıyoruz" diye propaganda yaparlar ve suçu da yok etmeye uğraştıklarının üzerine atarlar.. Yüzsüzlükleri ve her işi oldu bittiye getirme çabaları hiç görülmemiş nitelikte cereyan eder. Onlar Allah'a ve İslam'a düşmandır ama kendilerini hakiki Müslüman gibi gösterirler. Allah her şeyi hakkıyla bilendir. Onlar Allah'ı bile kandıracaklarını zannederler ancak Allah her şeyi hakkıyla bilendir. Günü geldiğinde onlara acıların en kötülerini yaşatacaktır. Hainlikleri, ikiyüzlülükleri, düşmanlıkları, keyfi uygulamaları, Şeytan'a ve Deccal'a hizmet etmeleri yüzünden Allah katında hiçbir değerleri olmaz. Ve münafıkların bu dünyadan ebediyen ayrılışları Tarık Yıldızı'nın gelmesi hemen öncesinde gerçekleşecektir. Mehdi gökyüzüne 3 nida ettiğinde (sayha) münafıkların canı alınacaktır. Yani münafıklar Deccal devrini bile göremeyeceklerdir. Azgın kafirler Deccal'e eşlik edecektir. Herkes buna göre hesabını iyi yapsın ve safını seçsin. Çünkü Tarık geldiğinde artık milyarlarca insan ölüp gideceği ve Dabbet'ül Arz cinleri tarafından insanlar "kafir" ya da "mümin" olarak damgalanacakları için tevbe etmede geç kalınmış olunacaktır. Ölüm vaktinin geldiğini anlayan bir insanın tevbesi ise asla kabul olmaz. Yani Tarık Yıldızı'nın geldiğini ve can alacağını bilen bir kafir veya münafık ruh tevbe etse o kabul olmaz.


İlluminati liderleri 250 yıldır konferanslarda, Gelecek Vizyonu ve Dış İlişkiler dergilerinde, röportajlarda, yazdıkları kitaplarda ve makalelerde açık açık anlattığı halde onların uşağı olan Küreselci para babalarının da uşaklığını yapanlara uşaklık edenlere "kırıntı karşılığı" uşaklık edenler yalanlama yapıyorlar ve "öyle bir şey demedi", "aslında başka şeyi kast etti", "onlar dünyanın melekleri" diyebiliyorlar. İşte bu noktada insan tıkanıyor. Bugün "kırıntı" karşılığı değerlerimizi elimizden alanlar, yarın sizin elinizdekileri de almayacak ve sizi perişan etmeyecek mi sanıyorsunuz? Kenfi ülkesine ve insanlarına ihanet edeni hiç kimse bağrına basmaz, sadece kullanır. Onurunla yalayıp Kağan babaların gibi başın göklerde öleceğine, sana ve ülkene düşmanlık edip korku içinde ölmeyi mi yeğliyorsun? Korkak her gün bin kere, onurlu insan ise şanıyla tek seferde ölür. Kırıntı peşinde koşan tuzakta debelenir durur ve onun gücü zayıfladığı anda çakallar ile akbabalar üzerine çullanır. Tarihte hiçbir hain abad olmadı, devri uzun sürmedi, sonu da iyi olmadı. Bugünün bir de yarını, yarının bir de kabir azabı, onun da sonrasında Cehennem azabı var. Münafıklık edene ebedi Cehennem, hainlik edene ise ebedi Gayya Kuyuları var.


İsmi hatırlanmayan ve yaptığı unutulmayan kimdir? HAİN!


Hainlere hiç kimse hakkını helal etmez..


Bir ülkeyi batıran ve ne yaptığını bilmeyen kimdir? UMURSAMAZ KİŞİ.


Tarihte böyle insanların oluşturduğu toplumlar hep "akılsızlık kıssaları" ve "helak olma kıssaları" içinde anlatılır.


Hadis > Hazret-i Sevban -radıyallâhu anh- anlatıyor:


Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:


“–Yabancı kavimlerin, yiyicilerin birbirlerini sofralarına dâvet ettiği gibi, birbirlerini sizin üzerinize çullanmaya çağıracakları zaman yakındır!” buyurmuşlardı.


Orada bulunanlardan biri:


“–O gün sayıca azlığımızdan dolayı mı bu durum başımıza gelecek?” diye sordu.


Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:


“–Hayır, bilâkis o gün siz çok olacaksınız. Lâkin sizler, bir selin getirip yığdığı çer-çöpler gibi hiçbir ağırlığı olmayan kimseler durumunda olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!” buyurdular.


“–Zaaf da nedir, ey Allâh’ın Rasûlü?” denildi.


“–Dünya sevgisi ve ölümden hoşlanmama duygusu!” buyurdular.


(Ebû Dâvûd, Melâhim, 5/4297; Ahmed, V, 278)


Hadis > Resulullah (asm.) bir gün sahabelerine:


“Ah keşke bana doğru, havuza gelen kardeşlerimi bir görsem de, içlerinde şerbetler olan kaselerle onları karşılasam. Cennete girmeden önce, onlara (Kevser) havuzumdan içirsem.”


Bu sözleri üzerine ona denildi ki: “Ey Allah’ın Resulü biz senin kardeşlerin değil miyiz?”


O şöyle cevap verdi:


“Sizler benim ashabımsınız (arkadaşlarımsınız). Benim kardeşlerim de beni görmedikleri hâlde bana inananlardır. Mutlaka ben Rabbimden sizinle ve beni görmeden iman edenlerle gözlerimi aydınlatmasını istedim.”


Ramûzu’l-Ehadis s. 361, 4460 hadis (Ebu Nuaym, İbn-i Ömer’den) Ayrıca bk. Hak Dini IV, 2731 (Yuns suresi 62. ayeti ile ilgili olarak Evliyaullah’a havf, hüzün olmayacağı açıklanırken benzer bir hadis-i şerifin mealinden söz edilir): Hayatu’s-Sahabe. II, 567-568 (iki uzun hadisle buradaki hakikata temas ediliyor.


Bu hadis-i şeriflerde de, Resulullah (asm.) ahir zamanda, ümmetin fesadı zamanında, ihvanlarının (kardeşlerinin) bulunacağından söz ediyor. “Kardeşlerim” dediği kimselere iştiyak duyuyor. Ahirette kevser havuzu başında iken havuza doğru gelecek sağlam imanlı kardeşlerini görmeyi çok istiyor, onlara kevser havuzundan su dağıtmayı arzuluyor.


Şu halde Peygamber’in (asm.) iştiyakına, hasretine sebep olan o kimselerin herhalde, fedakar, sadık, metin, İslam için kendini ortaya koyabilen, bütün itilme-kakılma, horlanma, kınanmalara karşı yılmadan, aldırmadan Resulullah’ın ve ashabının yolunda olabilen kimseler olması gerekir. Bunlar Resulullah’ın kardeşleridir. O, bunlara “kardeşlerim”, ashabına “arkadaşlarım” ünvanını veriyor.



Münafıklık Alametleri


Münafık nedir. Münafıkların özellikleri ve münafıklık alemetleri nelerdir...


Münafık Kimdir?


Kaybolmak, eksilmek, geçmek ve tükenmek anlamındake "n-f-k" kökünden türeyen münâfık, din ıstılahında, kalbi ile inanmadığı halde inkârını saklayıp, dili ile inandığını söyleyerek mümin görünen kimseye denir. Münafığın bu davranışına nifak denir.


Yüce Allah Kur'ân'da münafıkları;


"İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde "Allah'a ve âhiret gününe inandık" derler." (Bakara, 2/8), "Ey Resûl! Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyla "inandık" diyen kimselerden ve Yahûdîlerden küfür içinde koşuşanlar(ın hâli) seni üzmesin." (Mâide, 5/41) şeklinde tanımlar.


Münafıkların özelliklerini şöyle bildirir:


- Münafıklar, Müminleri bırakıp kâfirleri dost edinirler, Allah'ı aldatmaya çalışırlar, namaza tembel tembel kalkarlar, Allah'ı pek az zikrederler, ne müminlerden yana ne de kâfirlerden yana olurlar, ikisi arasında bocalayıp dururlar (Nisâ, 4/139, 142);

- Münafıklar kötülüğü emreder, iyiliğe engel olurlar, elleri de sıkıdır (Tevbe, 9/67);

yalancıdırlar, yeminlerini kalkan edinirler, insanları Allah yolundan alıkorlar, gösterişlidirler, süslü konuşurlar, her gürültüyü kendi alayhlerine zannederler (Münafikûn, 63/1-4).


- Hz. Peygamber de, münafıkların konuştuklarında yalan söylediklerini, verdikleri sözde durmadıklarını, emanete hıyanet ettiklerini, düşmanlıkta aşırı gittiklerini bildirmiştir (Müslim, İman, 107; Buhârî, İman, 24).


- Münafıklar görünüşte mümin oldukları için, dünyada Müslüman muamelesi görürler. Ancak âhirette cehennemin en alt tabakasına atılacaklardır (Nisâ, 4/145).


MÜNAFIKLIK ALAMETLERİ


Abdullah İbni Amr İbni'l-Âs radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


"Dört huy vardır ki bunlar kimde bulunursa o kişi tam münâfık olur. Kimde de bu huylardan biri bulunursa, onu terkedinceye kadar o kişide münâfıklıktan bir sıfat bulunmuş olur:


1. Kendisine bir şey emânet edildiği zaman ona ihanet eder.

2. Konuştuğunda yalan söyler.

3. Söz verince sözünden döner.

4. Düşmanlıkta haddi aşar, haksızlık yapar." [1]


Nifak, inançta iki yüzlülüktür. Yani içinden inanmadığı halde inanıyormuş gibi davranmak demektir. Böylesi bir inanç sahtekârlığının dışa vurumunun dört yolu hadisimizde teşhis edilmektedir. Bu dört huyun hepsinin birden bir kişide bulunması o kişinin tereddütsüz ve katıksız bir münâfık olduğunu göstermektedir. Bu dört huydan herhangi birinin kendisinde bulunduğu kişi, o huyu terkedinceye kadar, münâfıklıktan bir alâmet taşımaya devam eder. Kişinin münãfıklığını gösteren işaretlerden biri de yalancılıktır.


Yalan konuşmayı, yalan dolanla iş çevirmeyi beceri ve başarı sayanlar, bu hadîs-i şerîf'in taşıdığı tehdit unsurunu iyice düşünmelidirler. Tabiî münâfığın, kâfirden daha beter bir durumda olduğunu unutmadan bu değerlendirmeyi yapmalıdırlar.


Münafığın en temel niteliklerinden birisi ise; kendisini samimi bir Mümin olarak tanımlamasıdır ve görmesidir veya göstermesidir. Kendisinde bulunan kusurların farkında değildir veya kasti olarak o kusurları yapar. Dinle, Kur'an ile, Hadislerle, Müslümanlarla, İslamiyet ile alay ettikleri çok olur. Kafirlerden ve kendi liderlerinden bazılarını kendilerine ilah ve put edinirler. Onlar ne söylerse yaparlar ve ne isterse verirler. Halkı yıkıp geçmeleri umurlarında bile olmaz. Hatta "onlar bizim kıskacımıza yakalandı" bile derler. Dil sürçmesi ile itiraflarda bulunmaları çoktur. Kendilerini destekleyen akılsız güruhu kötü niyetlerine alet ederler, kandırırlar ve kullanırlar. Çıkar çarkı ve güç sarhoşluğu onların hepsini sıkı sıkıya sarmıştır. Dünyanın hep böyle sürüp gideceğini zannederler ve Allah'ın onlara karşı kurduğu tuzakları görmezler. Her daim Allah'ın erenleri dünyada maneviyatın teminatı ve temel direği olmuştur. Dünya hiçbir zaman başıboş bırakılmamıştır. Allah'ın vazifedar kıldıkları özel kişiler dengeyi korumak üzere varlıklarını sürdürürler.


MÜNAFIKLARIN DURUMUNA DÜŞÜREN HUY


Hadisimiz, bir bakıma yalanın haram kılınmasının gerekçesini de gözlerimiz önüne sermektedir. Çünkü insanı münâfık durumuna düşüren bir huy elbette müslümana yakışmaz. Müslümanın ondan uzak kalması gerekir.


Bizi bizden daha çok düşünen Rabbimiz'in yalan konusunda koyduğu yasağı dikkate alıp ona göre doğru sözlü, dürüst bir müslüman olarak yaşamaya bakmak bizlere düşen en önemli görev olmaktadır. İzzet, şeref ve mutluluk her konuda olduğu gibi bu mevzuda da yüce dinimizin koyduğu sınırlara bağlı kalmakla sağlanabilir.


Emânete ihânet, sözünde durmamak, düşmanlıkta aşırı gidip haksızlık etmek gibi hadisimizde zikredilen diğer nifak alâmetleri kendilerine ait yerlerde açıklanmıştır. Onlardan da uzak kalmak gereklidir. Bunların her birinin ne kadar büyük kusurlar olduğu ve onlardan uzak kalmanın ne kadar gerekli bulunduğu günümüzde çok daha iyi anlaşılmaktadır. Kendi iç güvenini büyük ölçüde kaybetmiş bir toplumun fertleri olarak, bu hadisi herhalde en iyi biz anlamaktayız. "Temiz toplum" bu ahlâkî ve yaygın kusurlardan kurtulmadan nasıl oluşturulabilir ki?


HADİSTEN ÖĞRENDİKLERİMİZ


1. Yalan konuşmak, nifak alâmetidir.

2. Nifak inançta sahtekârlık demektir.

3. Dili yalandan korumak, kalbi nifaktan arındırmış olmakla mümkündür.

4. Münâfık, kâfirden de daha kötü durumdadır.

5. Müslümanlar hadiste sayılan bu dört kötü huydan mutlaka kaçınmalıdırlar.


[1] Buhârî, Îmân 24, Mezâlim 17, Cizye 17; Müslim, Îmân 106. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 15; Tirmizî, Îmân 14; Nesâî, Îmân 20.


Kaynak: Riyazüs Salihin, Hadis-i Şerif Tercümesi, Erkam Yayınları

 
 
 

Comments


BAT

Herhangi bir medya sorgusu veya işbirliği için lütfen Yardımcı Ertuğrul Yılmaz ile iletişime geçin:

Türkiye ve Uluslararası İletişim

© 2023 Bülent Abdullah Turgut (BAT) tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page