TANIŞTIRAYIM
Türklerin öncül atalarından Peygamber Zülkarneyn Oğuz Kağan..
"Çift boynuz" eski Türk sembolüdür. MÖ 2200'lerde Doğu Türkeli'de hükümarınlık süren Zülkarneyn Oğuz Kağan'ın kalpağında da çift boynuz sembolü bulunuyordu. "Zülkarneyn" zaten "çift boynuz" demektir. Erki yani gücü sembolize eder. Kalpağın üstündeki yuvarlak yapı ise Tanrısal özelliği olan ve İslamiyet'te Tarık denilen yıldızın sembolüdür. Oğuz Kağan'ın kuşağının tokası öküz başı şeklindedir ve devletin başı yani Kağan olduğunun işaretidir.
Oğuz Kağan bugünkü Doğu Karadeniz ile Gürcistan alanında hüküm süren Karahan'ın oğludur. Oğuz Kağan ile Hz.İbrahim (as) aynı devirde yaşamışlardır ve Oğuz Kağan Hz.İbrahim'e (as) intisaplı idi yani Müslümandı. Babası Karahan ile din yüzünden kavga ettiler ve bu kavga zamanla savaşa kadar tırmandı. Oğuz Kağan ilk babasına karşı çıktığında yanında kimse yoktur. Allah'ın kudret eliyle yakın akrabalarından bir bölümü onun safına geçti. Karahan ile Oğuz Kağan savaşa tutuştu. Oğuz Kağan babasını yendi ancak öldürmedi. Kendisi inananlarıyla birlikte Atayurdu olan ve 60000 yıllık Türk toprağı olan Doğu Türkeli'ye (bugünkü Çin'in işgal ettiği yerler) geçti. Burada kadim ve kaim Türk devletinin başına geçti. Önce iki merkezi güç hanedanlığını arkasına alıp onbinlerce büyük sülaleyi (bugünkü aşiretlerden bile çok büyük) arkasına aldı ve Türk Birliği'ni kurdu. Adına da "Uygur" dedi. Çinliler o zamanlar Yunnan Eyaleti'nde oturuyorlardı. Dışa kapalı ama içeride sürekli karışık insanlardı. Onlar, 40 bin yıldan öte bir zamanda Türklerden ayrılanlardandır. Çince'nin 5 farklı biçimi vardır, bunlardan 2 tanesi direkt Köktürk Tamgalarından türemedir, diğer 3 tanesi de Köktürk Tamgalarının değiştirilmesi ile oluşturulmuştur. Japoncanın 3 farklı türü vardır. Bunlardan 1 tanesi direkt Köktürk Tamgalarından oluşturulmaldır ve diğerleri de Köktürk Tamgalarının değiştirilmesi ile oluşturulmuştur. Moğolca ve Korece de Köktürk Tamgalarından çıkmadır. Koreliler ve Japonlar birkaç bin yıl öncesine kadar Hanlar tarafından yöneliyorlardı. Çinliler, Bulgarlar, Vikingler, Ruslar, Germenler, Etrüskler ve diğer toplumlar da öyle. Nereden çıktıları bile şu anda bellidir. Oğuz Kağan MÖ 2200'lerde doğdu ve 300 yıl kadar yaşadı. Onun devlet merkezinin adı "Cihan" idi. Çinliler Oğuz Kağan'ın kabrinin (beyaz piramit) bulunduğu şehre şu anda "Xi'an" diyorlar. Yani "Cihan". "X" harfi "C" veya "J" olarak okunur.
Oğuz Kağan, bütün dünyaya ordularını göndermiştir. Sadece Hz.İbrahim'in (as) topraklarına göndermemiştir. Zira Hz.İbrahim'in (as) Allah katından sınavı vardı. Ancak dünyadaki bütün devlet yapıları Büyük Türk Ödüsü'nün beylikleri idi. Avrupalıların anlattığı gibi bölük pörçük bir tarih yoktur.
Oğuz Kağan, Hz.İbrahim'e (as) kızı "Candura"yı eş olarak gönderdi. Yahudiler onu insanlara unutturdular. Hz.İbrahim'in (as) Sami ve Ham ırkından eşlerinin adını söylüyorlar ama Türk eşinin adını söylemiyorlar. Ağız değişimi yoluyla bu isim daha sonra "Kantura" oldu. Çinlilerin ve Çin-Türk kırması Yecüc Mecüc boyunun Türk köylerine yaptığı baskınlar ve yağmalamalar artmıştı. Türkler Kağan'a gelip şikayette bulundular. Oğuz Kağan Türk Seddi'ni inşa ettirmeye karar verdi. Çinliler onun adını da değiştirip "Çin Seddi" dediler. Halbuki baştan sonra seddin mimarı Türklerdir. Sonra da Yecüc Mecüc'ün peşine düştü. Han Tengri Dağları'nda bir mağarada onları sıkıştırdı. Yecüc Mecüc mağaraya girip saklandı. Kağan da mağaranın ağzına önce demir döktürdü, sonra da bakır plakalar yaptırıp güzelce duvar ördü. Bu yer şu anda Kırgızistan'da ve yeri belli.
Candura'nın soyundan gelen önemli bir isim var. O da Hz.Muhammed'dir (ASM). Hz.Muhammed (ASM) hiçbir zaman Sami yani Arami kökenlilerin sapıtmışlığına ortak olmadı. Kureyşoğulları Kanturaoğulları'ndan gelmektedir. Kendi akrabalarından bile çoğu sapıtmış durumdaydı. Ancak Hz.Muhammed'in (ASM) selamlaşması, tokalaşması ve yaşam tarzı Türk usulüdür. Ramazan itikafının 15 gününü de Türk çadırında geçirirdi. Medine'ye hicret ettiğinde Kanturaoğulları'ndan Evs ve Hazrec kabileleri karşıladı. Tokalaşması ve sözleri bile Türk usulüdür. Mekke'de Kabe'nin bakımını yapan Süreyc kabilesi de İslam öncesi Asya'dan bölgeye gelen Türklerdir.
"Arap" bir milletin adı değildir, daha önceden bölgede olan Türk beylilerinin yıkılması ile boşta kalıp bir araya gelmiş toplumdur. 8-9 farklı toplumun birleşimidir. Bunlardan 1 tanesi Sami'dir, diğerleri Türk kökenlidir. Samilerin ırkının adı Arami'dir ve dilleri de Aramice'dir. Arapça Alfabesini Fenikeliler icat etmiştir. Onlar da bugünkü İtalya'da hüküm sürmüş Etrüsk Türklerinin Doğu Akdeniz Yabgusudur yani valiliğidir. Lübnan'da belgeleri bulunmaktadır.
Türkler 65000 yıl içerisinde 5 büyük göç dalgası meydana getirdiler. Bu göç dalgaları ile bugünkü dünya medeniyetleri oluştu. Türkler Yasef soyundan gelirler. Hami ırkının asıl yurdu bugünkü Çin'in güneyi ile Hindistan'ın doğu kıyı şerididir. Hindistan'ın tarih boyunca yönetimi daha çok Türklerde olmuştur. Farisiler de bugünkü Çin'in güneyindeki bölgeden Basra Körfezi'ne doğru gelip yerleşen Hami soylu insanlardır. İran'ın ve Hindistan'ın bayrakları birbiri ile aynıdır. Ülkemizde birlikte yaşadığımız bir toplumun da soyu Farisidir. Fiziksel özellikleri de zaten bire birdir. Sami ırkından yani Arami olanların asıl yurdu bugünkü Habeşistan alanıdır. Eskiden o bölgeler yeşildi. Kuraklık baş gösterince bazıları kuzeye doğru geçti.
Dünyadaki insanların % 85'i Türk kökenlidir, % 10'u kadarı Hami kökenlidir ve % 5'inden azı da Sami yani Arami kökenlidir.
Dünyadaki dillerin alfabelerinin hepsi Köktürkçe Tamgalarından çıkmadır.
Bugün anlatılan tarihin gerçek tarih ile hiçbir alakası yoktur. Ural-Altay dilleri, Hint-Avrupa dilleri, vs. hepsi yalan. Türklerle dünya insanlarının atasal birliğinin üstü örtüldü. Dünyadaki Türk kökenliler 4 ana gruba ayrılırlar:
1. Gerçekten Türk olanlar
2. Türk olan ama Türklük şuuru olmayanlar
3. Türklükten tamamen çıkmış ve farklılaşmış olanlar
4. Türklükten çıkmış ve Türklere düşman olmuş olanlar
Bugün art niyetliler "Türk diye bir şey yok", "Türklük bir yalan" gibi ifadelerle Türklüğü silmenin peşinde.. Yine aynı yerden beslenenler "İslamiyet'te Hadisler yok", "İslamiyet'te en büyük düşman Sünnetullah", "İslamiyet'te Kandiller yok", vs. diye diye dini basite indirgiyorlar ve adeta dini de ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Bunların hepsi maalesef Küreselcilerin oyunlarına destek veriyorlar. Hiçbir şey bildikleri yok. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluyorlar veya içimizde bize düşman olanlar.. Her adı Ahmet, Mehmet, Kemal olan ne Müslüman ve ne de Türk..
Ben tarihimi de atalarımı da biliyorum, bilmeyenler şansına küssün. Şanlı bir tarihim var ve bu tarih 1071'de başlamadı. Benim tarihim insanlık tarihi kadar derinlere uzanıyor. Atalarım "Kut Almış" şanlı Kağanlar ve Hanlar idi. Kim bu şanlı tarihe ortak olmak isterse onun da ataları bizim atalarımızdır.
Biz bu konuları fazlasıyla ispatladık. Kaynaklarını da gösterdik. Varsa gerçekten aklı ve gücü olan gidip bakar. Ama "o ispatlanmadı, bu olmadı" diyenin de aklına şaşarım. Bugünkü tarihçilerin size ne demesini bekliyorsunuz? Türklerin kurduğu ülkede "Türk" demek ve "Türklük" yasak hale geliyor, onlar sus pus. Böyle şeylere gelince de hemen itiraz. Bu kafada olanların önce kim olduğuna bir bakmak lazım. Gerçekte derdinin ne olduğunu ve hangi disipline göre yetiştirildiğini ve dahi asıl görevinin / amacının ne olduğunu araştırmak lazım. Siz Türk tarihini gidip Çinlilerin, Arapların, Farisilerin, Rusların, Ermenilerin, Amerikalıların, Avrupalıların, Hintlilerin yazıp çizdiği saçmalıklarla anlamaya çalışırsanız elde edeceğiniz şey bir sürü yığın çöp bilgi olur. Size tarih boyunca düşmanlık etmiş ve dahi kendi atalarını bile bilmeyen bu insanlar bize bizim tarihimizi mi öğretecekler? Bugüne kadar öğrendiğini tarih tamamen çöp.. Biz uzaktan bakıp Küreselci niyetiyle masa başında tarih yazan insanlardan değiliz, bizzat o tarihi oluşturan ataların çocuklarıyız. Soyağacımız belli, soyumuz belli, niyetimiz belli, duruşumuz belli. Daha millet, vatan, devlet, medeniyet kavramlarını bilmeyen ve bunlara sahip çıkamayan 1000 yıllık nesle ne biz ne de başkası laf anlatamaz. Önce şu dağınık ve saçma bilgilerle doldurulmuş kafaların içini temizlemek gerekir. Aksi halde her şey boşa gider. Bakın işte; 1000 yılda geldiğimiz nokta "tükeniş" ve "yok oluş" aşaması.. Demek ki hiçbir şeyine sahip çıkamamış bir milletimiz var. Acı ama gerçek bu.. Biz milletimizin, vatanımızın, değerlerimizin, siyasetten bağımsız devletimizin, ahlakımızın, inancımızın, ülkülerimizin, dinimizin bekasından başka bir şey istemeyecek "gerçek vatansever" insanız. Bizim karşımızda duranlar ise bizim her şeyimizi baltalamaya ve tarihimizi, bizi, değerlerimizi yok etmeye çalışan kötü niyetli insanlardır. Allah onlara fırsat vermesin..
Comments