Hepsi aynı değil, içlerinde çok akıllı ve çok efendi çocuklar da var. Hepsini aynı kefeye koymuyoruz. Yanlış anlaşılmasın. Zaten son neslin ekseriyetinin bu halde olmasının suçlusu da onlar değil. Önce kendilerini ve sonra çocuklarını milli, manevi ve dini değerlerine göre ahlaken, vicdanen, aklen, kültür bakımından düzgün değiştirememiş aileler ilk suçludur. İkinci olarak ta kötü eğitim sistemi. Daha doğrusu ortada eğitim namına hiçbir şey yok.
Bir insanı şu sıraya göre yetiştirip nitelikli hale getirirsiniz:
1. Kafasının içini düzenlersiniz: Neyin doğru neyin yanlış, kimin dost kimin düşman, neyin hak neyin batıl, hangi bilginin doğru ve faydalı - hangi bilginin yanlış ve zararlı, neyin milli çıkarlara uygun neyin zararlı olduğunu çocuğa aktarırsınız. Bunu yaparken milli, manevi ve dini değerlerimizi, zihniyetimizi, kültürümüzü, ülkülerimizi, menfaatimizi, ahlakımızı, örfümüzü ve adetlerimizi, geleneklerimizi ve göreneklerimizi, atasal töremizi, gerçek tarih bilincimizi, doğru itikadımızı çocuğa aktarırsınız. Yani çocuğun formatını atarsınız. Bunlar olmadıktan sonra diğer eğitimlerin hiçbir değeri yoktur. Bazıları "bunlar ağır konular" diyebilir. Çocuğun eline tableti veriyorsunuz ve saçma sapan bir sürü oyun oynatıyorsunuz, küreselci sosyal ağlarında onların psikolojik baskıya maruz kalmasına yol açıyorsunuz, okullarda onların bir çok baskı ile adeta dejenere olmasına göz yumuyorsunuz bir şey olmuyor da onları özü ile buluşturunca mı ağır geliyor? Kafası karışık olan, değerlerine göre doğruları belirlemeyen, hangi kötü koşulda ne yapacağını bilemeyen, küreselci psikolojik ve ruhsal saldırılarına maruz kalan, umutsuzluk içinde kalan, süper ego ile yetişen, okumuş cahillik ile kendine gereksiz bir güven içinde olan, zekasını doğru ve düzgün şekilde geliştirip kullanamayan insanların kendisine bile faydası yoktur. Böylelerinin millet, vatan, siyasetten bağımsız devlet, adalet, hakkaniyet, birlik olma gibi en temel değerlerimize karşı bile herhangi bir ilgisi olmaz. Bunların suçlusu da onları bu şekilde hayata salanlardır.
2. Temel ahlaki ve vicdani eğitimleri verirsiniz: Bunlar gerçekten çok önemlidir. Zira çocuğun yaşam anlayışını ve dünyaya, doğaya, insanlara vereceği değeri belirler. Bunu yaparken Türk Ahlakı denilen ancak günümüzde unutulmuş prensipleri çocuğa öğretmeniz esastır. Bununla birlikte Muhammedi Ahlak'ı da öğretmelisiniz. Dini ahlakı verirken çocuklar asla milli kavramlardan ve değerlerden soğutulmamalıdır. Böyle işleri yapanların zaten dinle hiçbir alakası yoktur ve hatta gayrı Müslim olup Müslüman kılığındaki ajanlar böyle şeyleri yaparlar. Siz sadece dini kavramları öğretir ve o kavramları da çarpıtarak milli değerlere düşman bir zihniyet yetiştirirseniz küreselciler kurban edilmiş yeni bir ajan hediye etmiş olursunuz. Böyle yetişmiş nesiller ne yaptıklarını da bilmezler ve kafaları çok karışık olur. 15 yaşına kadar bu ayarları düzgün şekilde çocuğa vermezseniz ondan sonra vermeniz mümkün değildir. Bu eğitim aileler vermek zorundadır.
3. Gerçek tarih bilgisini verirsiniz: Uydurulmuş değil, gerçek tarih bilgisini çocuklara vermeniz şarttır. Atalarını ve atalarının yaptığı güzel uğraşları bilmeyen çocuklar materyalist olurlar ve küreselcilerin uşağı haline gelirler. Kendi özünden kopuk yetişen nesiller de hiçbir şeye bağlılık hissetmezler, sadece kendi çıkarları için yaşarlar. Hatta Araplaşma veya batılılışma gibi özüne yabancılaşma yollarından birisine girerler. Ondan sonra ne kadar uğraşırsanız uğraşın onu içine düştüğü bataklıktan çekip alamazsınız. Bu eğitim aileler verir.
4. Dengeli bir eğitim: Beşeri bilimleri ve dini ilimleri bir arada öğretmek gerekir. Çocuklara önce kendi kültürü ve medeniyeti iyice öğretilmelidir. Ardından da dünya öğretilir. Her çocuk en az 3 yabancı dil bilmelidir. Normal ortalaması 5 yabancı dildir. Her çocuk 20 yıllık eğitim hayatı boyunca en az 40000 yerli ve yabancı kitap okumalıdır ve bu sürede okullarda en az 2 milyon kavram öğretilmelidir. Normal ortalaması 5 milyon kavramdır. Yıllara bağlı olarak aşama aşama zeka seviyesi her yıl en az 5 puan artmalıdır. Normal ortalaması 8 puandır.
5. Eğitim hayatı sonrası gelişim: Eğitim hayatı bittikten sonra da insan kişisel gelişimini sürdürmelidir. 60 yıl yaşayan bir insan en az 60000 kitap okumuş olmalıdır. Böyle bir insanın zeka puanı ise en az 180 olmalıdır. Masabaşında şişirilmiş zeka puanlarının hiçbir anlamı yoktur.
Değerlendirelim:
İslamilik sıralamasında devlet olarak 85. ve millet olarak 165. sıralardayız. Akademik makale yazma oranı yıllık kişi başı 0,2 ve bu makalelerin de hiçbir değeri yok. Ülkemizde kitap satın alma oranı binde 2, kitap okuma oranı yüzbinde 5 kadar. Okunan kitapların çoğunun da insana bir şey katmadığı aşikar. Ülkemizde yabancı dil bilme oranı ... Kendi değerlerimizi ne kadar biliyoruz? Diğer konulara hiç girmiyorum. Bütün bu olumsuzluklara karşın nitelikli insan oranı % 2'yi geçmiyor. Nitelikten kastımız da yukarıda saydığımız eğitimlerin ve disiplinlerin en azından temel ve az bir miktarını alabilmiş insanlardan bahsediyoruz. Allah yine de bu milleti seviyor ama millet kendini sevmiyor.
Şu dünyada öğrenebileceğimin fazlasını öğrendim. Kendi milletim kıymetimi hakkıyla bilmedi. Bilgisayarım yoktu, bilgisayarı uzman seviyesinde öğrendim. Bilgisayarım yoktu, website tasarımını öğrendim. Birçok bilim ve ilim dalı ile ilgili kendi kendimi yetiştirmek durumunda kaldım. 30 beşeri bilim dalında ve 20 dini ilim dalında en az orta seviyede kendimi yetiştirdim. 76000'den fazla kitap okudum. 7 dil ve 15 kadar lehçe biliyorum. Zeka puanım 246. Kendimi övmek için anlatmıyorum. Aslında "normal olan" benim, insanların çoğu normal olmak için gayret sarf etmiyor. İki tane video seyreden kendini alim zannediyor. Benim ailem çok olumsuzluklar önüme getirdi. Yaşam mücadelem çok sert oldu. Ailemde profesörler filan da yoktu. Okuyarak ve kendimi geliştirerek bugünlere geldim. Bunları da kendi içinizden çıkan bir insanın isteyince kendini ne kadar yetiştirebileceğinin kanıtı olsun diye anlattım. İmkansız; insanın kafasının içindeki kurgudur.
Siyaset dünyasından ve tarikatlardan çok çağırdılar beni.. Eğer ki birine girseydim bugün zirvelere oynuyor olurdum. Zaten sevilmeyecek insan değilim. Maşallah bana.. Zirvelere oynuyor olsaydım bugünkü ben olamazdım. Belki çok zengin olurdum ama bugün küreselcilerle kol kola olabilirdim. Çok şükür böyle şeyler olmadı.
Son nesilin elinde her türlü imkan var ama garip bir halet-i ruhiye içindeler. Anlamış değilim. Zannedersiniz dünyanın bütün yükünü onlar çekiyor. Teknoloji çağının getirdiği çok fazla angarya var çünkü bu alanın parası iyi. Daha azına razı ol ve o angaryayı çekme. Kim diyor sana 24 saatini angarya işte çalış diye? Aynı zamanda insanlar birlik olmanın önemini de unuttular. Birlik olarak işler kurulur, etkinlikler yapılır ve para kazanma yöntemleri geliştirilir. Zaman zaman insanlarımıza çeşitli önerilerde de bulundum.
Bizim gibi insanlara "sen kendi işine bak" demek abesle iştigaldir. Zira yaşamın her alanı bizim ilgi alanımızdır. Sen bu ülkede yaşıyorsun da ben uzayda mı yaşıyorum? Bu ülkede ve dünyada meydana gelen her türlü olumsuz gelişme beni de etkiliyor. Senin ağzın var ve konuşuyorsun da ben niye susacağım? Aynı zamanda hem bize "bilge" diyorlar ve güveniyorlar ama işlerine ve çıkarlarına gelmeyen konular olunca "senin ilmine güveniyorum ama böyle şeyler söylemek senin imajını sarsıyor" diyorlar. Ben imajımı kul beni beğensin diye değil Allah beni beğensin diye yapıyorum. Kul beni beğense ne olur, beğenmese ne olur? Ahmet'in beğendiğini Hatice beğenmez.. Kendimizi insanların beğenisi üzerine ayarlarsak özümüzden uzaklaşırız. Sevenimden çok sevmeyenim var. Ama sevmeyenim dahi bana güvenir. Çünkü biz doğru kaynakları referans almadan yazmayız ve konuşmayız. Vatanını, milletini, siyasetten bağımsız devletini, dinini, değerlerini, ülkülerini bizden çok sevenini de bulamazsınız.
Z Kuşağı bana gücenmesin. Onların kötülüğünü değil selametini istiyorum. Biz yarın ölüp gideceğiz. Onlar bir başlarına kalacaklar. Eğer ki burada bahsettiğim şeylere dikkat etmezlerse yok olup giderler. Mısır, Babil, Sümer, Akad, Asur, Med, vs. gibi medeniyetler bir anda yok olup gittiler. Onlara ne oldu dersiniz? Yeni nesiller mevcut zor koşullarda kendilerine ve birbirlerine sahip çıkamadılar. Tarih her zaman tekerrür eder.
Şimdi bazıları bana burun burkuyor, biliyorum. Gerçekler acıdır. Gerçeklere tahammülü olmayan çok insan var. Herkesin kafası her türlü şeyi de almaz. Çünkü kişi bütün ömrü boyunca günlük 40 kelime ile geçiriyorsa ve hepi topu 20000 kavram biliyorsa (ve onların çoğunu da şöyle böyle hatırlıyorsa) siz 100000 kavramı özetleyen şeyler anlattığınızda karşınızdaki kişi anlamaz. Bizler nesillere sahip çıkamadık ve değerlerimize de sahip çıkamadık. Bugünkü halimize nesillerin bozulması ile ulaştık. İnşallah yeni nesillerden akıl ve irfan sahibi insanlar bu durumları düzeltmek için gayret sarf ederler. Tabi ki öncelikle kendilerini iyi yetiştirmeliler. İsim yapmış okullar ve iyi bir imaj yaşamı düzene koymak ve idare etmek için yeterli değildir.
Kendini geliştirmek isteyen geliştiriyor. Bana yardımcı ve yoldaş olan insanlara sorun.. Onlar daha ziyade bizden öğrendikleri ile kendilerini yetiştirdiler ve geliştirdiler. Biz onlara özel eğitimler uygulamadık. Yoldaş ve yardımcı olmak zor iştir. Ama sonucu güzeldir. Biz Z Kuşağını sevmiyor değiliz. Onlar da bizim evladımız. İsteyen bizden istediğini zaten öğrenebiliyor. Ancak gayreti biz göstermeyeceğiz, siz göstereceksiniz.
Kendimden bahsetmemin nedeni ise "sen nesin ki bize akıl veriyorsun" kabilinden sorulara yanıt vermiş olmak içindir. Yoksa bilen biliyor. Zaten kimseden övgü, ödül, kıymet bilme bekliyor değilim. Bunlar insanlardan istenmez, insanlar insan kıymeti bilip kendileri gösterirler. Yoksa bir ehemmiyeti yoktur.
Kommentare