Türkler Göçebe Miydi? Yaylak Nedir? Kışlak Nedir?
Eskiden beri Rus ve Batılı tarihçiler ısrar ve inatla Türklerin yerleşik düzene geçtikleri döneme kadar göçebe bir hayat sürdüklerini, o yüzden bir medeniyetleri, köyleri ve şehirleri olmadığını, ömürlerini keçe çadırlarda veya kağnılar üzerine monte edilen derme evlerde geçirdiklerini ileri sürer ve buna bütün samimiyetleriyle inanarak, Türkleri küçümser, kenar mahalle çocukları, barbar, medeniyetsiz parazitler olarak görürler.
Onların kendilerinin dışındaki halkları çeşitli gruplara ayırıp kendilerini arya yani üstün ırk olarak görme alışkanlıkları üzerinde önceden durmuştuk.
Ünlü Rus şarkıyatçı V. V. Bartold, “Türkler göçebelikten ayrıldıkları vakit, Türk olmaktan çıkıyor!” gibi absürd bir cümle sarfetmişti. Bir halkın etnik mensubiyet ve etnik hafızasıyla hayat tarzı arasında bağlantı kurmanın akılla mantıkla bir ilişkisi olmadığı gibi, onun bu sözünü bir hakikatmiş gibi nakleden Prof. W. Koppers da Türkleri ziraatten ve madencilikten daima uzak kalmış bir milet gibi görüyordu.
Türkler çok eski devirlerde yarı göçebe idiler. Yani yaylak ve kışlak hayatı vardı. Her milletin bir hayat ve üretim tarzı vardır. Tarımla uğraşan topluluklar, tarım uzun vadeli bir uğraş olduğu için başında durup ilgilenmek zorundaydılar. Bu yüzden tarım yaptıkları yakın yerlere yerleşim birimleri kuruyorlardı.
Türklerin ana üretim şekli hayvancılıktı. Tabii olarak dağlarda, ovalarda, yaylalarda beslemek zorunda olduğunuz hayvan sürülerinin peşinden gitmek zorundaydınız. Ama Göktürkler döneminde dahi Çin kaynaklarının verdikleri bilgilere göre her kabile atına atlayıp keyfine göre istediği yere gidemezdi. Aksine her kabilenin göç sırasında takip edeceği güzergah, hayvanını otlatacağı meralar ve çadırlarını açacakları yerler devlet tarafından belirlenmişti ve kimse bu kuralı bozamazdı. Bu kabileler kış yaklaşırken kendi köylerine ve şehirlerine dönerlerdi. Bartold’un Oğuzların varı yoğu birkaç şehri olduğu şeklindeki iddiası Rus arkeolog ve tarihçi Tolstov’la aralarında ciddi bir polemiğe sebep olmuş ve Tolstov “Goroda Oguzov” (Oğuzların Şehirleri) adlı bir kitapçık yazmış ve bu tartışmadan zaferle çıkmıştı. Bu kitap Türkçeye çevrilmişti ve sanırım yayınlanmıştır.
Türklerde yaylak-kışlak geleneği günümüzde hâlâ yaşatılmaktadır. Yaz ayları geldiğinde imkanı olan her Türk memleketine gider, yaylaya çıkar, deniz kenarına gider, ama kış yaklaşırken tekrar evine döner. Bu göçebelik değil, mevsim şartlarına ayak uydurmaktır. Hatta bir Arap İskender kıssasında “şehir Türkleri” ve “bozkır Türkleri” birbirinden ayırt edilmektedir ki, anlatılmak istenen iki ayrı Türk grubu değil, kışın şehirlerde yazın bozkırlarda yaşayan aynı halktır.
Kaldı ki, Uygur kağanının Çin’le barış anlaşması yaparken üç bin çapa, tohumluk buğday istediği tarih kitaplarında vardır. Tarımla uğraşmayan bir halk çapayı ve tohumluk buğdayı ne yapsın? Göçebe bir halk demircilikle nasıl uğraşır? Göktürklerin tarih sahnesine demirci olarak çıktıkları, Avar hanına demir döküp verdikleri bilinmektedir. Göçebe bir halkın demircilikle uğraşması teknik olarak mümkün değildir. Herhalde dağları ve madenleri atların sırtına vurup taşıyacak halleri yoktu.
Arap coğrafyacı el-Belhi Türklerin sayısız köy, kale ve şehirleri olduğundan bahseder. Eserini 980 yılında yazan el-Mukaddesi “Ahsenü’t-tekâsim” adlı eserinde Türkleri ve Türk ülkelerini anlatırken yüzlerce şehir ve köyün adını tek tek sayar (Bu kitap Selenge Yayınları arasında İslam Coğrafyası adıyla çıkmıştır).
Batılılar, Türkleri hep medeniyetsiz atlı göçebeler olarak gördükleri için Anau ve Pazırık’ta ortaya çıkarılan çanak çömlekleri, çeşitli sanat eserlerini, halıları İranî halklara, Ari halk istilalarına bağlar, Türklerin yerden mantar biter gibi ortaya çıkarak Arileri imha ve asimile ettiklerini iddia ederler. Ama Noin-ula ve Pazırık eşyalarında bulunan süslemelerin, Türkmen ve onların komşuları olan Aday Kazak kadın el işleri süslemeleri arasındaki tam benzerliği görmezlikten gelirler. Sabit fikirlerin hepsi çok tehlikelidir!
Şunu da belirtmek gerekir ki, bugün Anadolu’da pek uygulanmasa da Orta Asya’daki Türkler sürülerini yaylalara ve meralara götürürken dikey değil, yatay şekilde sürüyorlardı. Anadolu’da sürülerin dikey şekilde sürülmesi hem güzergah boyuncaki yeşil alanın tahribatına, hem de hayvanların gübrelerinin hep dar bir şeride dökülmesine yol açıyordu. Diğer bir ifadeyle diyelim iki bin baş koyundan oluşan bir sürüyü elli metrelik bir şeritten sürerseniz, o şerit de canlı bitki kalmaz. Çünkü bir bitkinin üzerinden bir iki koyunun geçmesi yalnızca onun kısa bir süre eğilmesine yol açar, yüzlerce hayvan aynı bitkiyi çiğnerse bir daha orada ot bitmez. Halbuki Orta Asya’dakiler sürülerini geniş bir alana yayarak sürüyorlardı ki, hem bitki örtüsü çiğnenmiyor, hem de çok geniş bir alan tabii bir şekilde gübrelenmiş oluyordu. Tabiatın korunmasına Türklerin ne kadar önem verdiklerinin en iyi delillerinden biridir bu.
İşte göçebe, medeniyetsiz denilen Türklerin tabiata saygıları böyle idi.
Ahsen Batur
Were the Turks Nomads? What is a Plateau? What is a Barracks?
Since ancient times, Russian and Western historians have persistently and stubbornly claimed that Turks lived a nomadic life until the period when they moved to a settled order, so they did not have a civilization, villages and cities, they spent their lives in felt tents or makeshift houses mounted on paper, and believing this with all sincerity, they despise Turks, consider them slum children, barbaric, uncivilized parasites.
We have already focused on their habits of dividing peoples other than themselves into various groups and considering themselves arya, that is, a superior race.
The famous Russian singer V. V. Bartold said, "When Turks leave nomadism, they stop being Turks!”he had uttered an absurd sentence like. Just as establishing a connection between a people's ethnic affiliation and ethnic memory and lifestyle has no relationship with reason and logic, Prof. Decker conveyed this remark of his as if it were a truth. W. Koppers also saw the Turks as a miletus who had always stayed away from agriculture and mining.
The Turks were semi-nomadic in very ancient times. So there was a highland and winter life. Every nation has a way of life and production. Communities engaged in agriculture had to stand at the beginning and take care of it, since agriculture was a long-term endeavor. That's why they were building settlements in nearby places where they were farming.
The main mode of production of the Turks was animal husbandry. Of course, you had to go after the herds of animals that you had to feed in the mountains, plains, highlands. But even during the Göktürks period, according to the information provided by Chinese sources, not every tribe could jump on its horse and go wherever it wanted according to its pleasure. On the contrary, the route that each tribe would follow during the migration, the pastures where they would graze their livestock and the places where they would pitch their tents were determined by the state, and no one could break this rule. These tribes would return to their villages and cities as winter approached. Bartold's claim that there were several cities of the Oghuz caused a serious controversy between him and the Russian archaeologist and historian Tol Dec, and Tolstoy wrote a booklet called “Goroda Oguzov” (Cities of the Oghuz) and emerged victorious from this discussion. This book was translated into Turkish and I think it has been published.
The yaylak-kışlak tradition in Turks is still kept alive today. When the summer months come, every Turk who has the opportunity goes to his hometown, goes to the plateau, goes to the seaside, but returns home again as winter approaches. This is not nomadism, but keeping up with the seasonal conditions. Even in the story of an Arab Alexander, “city Turks” and "steppe Turks" are distinguished from each other, which is not two separate Turkish groups that want to be described, but the same people who live in cities in winter and on the steppes in summer.
Moreover, there are in the history books that the Uyghur khan asked for three thousand anchors and seed wheat when making a peace agreement with China. What should a people who are not engaged in agriculture do with hoe and seed wheat? How does a nomadic people deal with blacksmithing? It is known that the Göktürks appeared on the historical scene as blacksmiths, poured and gave iron to the Avar khan. It is technically impossible for a nomadic people to engage in blacksmithing. They probably didn't have the means to hit and carry mountains and mines on horses' backs.
The Arab geographer al-Belhi mentions that the Turks have countless villages, castles and cities. Al-Muqaddesi, who wrote his work in 980, in his work “Ahsenü't-tekasim”, enumerates the names of hundreds of cities and villages one by one while describing the Turks and Turkish countries (This book was published under the name of Islamic Geography among Selenge Publications).Dec.
Westerners have always considered the Turks as uncivilized nomads on horseback, so they link the pottery, various works of art, carpets unearthed in Anau and Paziryk to the Iranian peoples, to the invasions of the Aryan peoples, claiming that the Turks destroyed and assimilated the Aryans by appearing like mushrooms growing out of the ground. But they ignore the exact similarity of the decorations found in the Noin-ula and Pazırık items between the Turkmen and their neighbors, the Candidate Kazakh women's handicraft Decals. All fixed ideas are very dangerous!
It should also be noted that although it is not practiced much in Anatolia today, the Turks in Central Asia drove their herds horizontally, not vertically, when taking them to the highlands and pastures. Vertical driving of herds in Anatolia led to both the destruction of the green area along the route and the dumping of animal manure into a narrow lane. In other words, if you drive a flock of two thousand sheep through a fifty-meter strip, there will be no living plants in that strip either. Because passing a sheep or two over a plant only causes it to bend down for a short time, if hundreds of animals trample on the same plant, grass will never grow there again. However, those in Central Asia were driving their herds by spreading them over a wide area, so that both the vegetation was not trampled, and a very large area was naturally fertilized in some way. This is one of the best proofs of how much importance the Turks attach to the protection of nature.
This is how the nomadic, uncivilized Turks respected nature.
Ahsen Batur
¿Eran los turcos nómadas? ¿Qué es una meseta? ¿Qué es un Cuartel?
Desde la antigüedad, los historiadores rusos y occidentales han afirmado persistente y obstinadamente que los turcos vivían una vida nómada hasta el período en que se mudaron a un orden establecido, por lo que no tenían civilización, pueblos y ciudades, pasaban sus vidas en carpas de fieltro o casas improvisadas montadas en papel, y creyendo esto con toda sinceridad, desprecian a los turcos, los consideran niños de barrios marginales, parásitos bárbaros e incivilizados.
Ya nos hemos centrado en sus hábitos de dividir a pueblos distintos de ellos en varios grupos y considerarse arya, es decir, una raza superior.
El famoso cantante ruso V. V. Bartold dijo: "¡Cuando los turcos abandonan el nomadismo, dejan de ser turcos!"había pronunciado una frase absurda como. Así como establecer una conexión entre la afiliación étnica de un pueblo y la memoria étnica y el estilo de vida no tiene relación con la razón y la lógica, el profesor Decker transmitió esta observación suya como si fuera una verdad. W. Koppers también veía a los turcos como un mileto que siempre se había mantenido alejado de la agricultura y la minería.
Los turcos eran seminómadas en tiempos muy antiguos. Así que había una vida en las tierras altas y en invierno. Cada nación tiene una forma de vida y producción. Las comunidades dedicadas a la agricultura tuvieron que pararse al principio y cuidarla, ya que la agricultura era un esfuerzo a largo plazo. Por eso estaban construyendo asentamientos en lugares cercanos donde cultivaban.
El principal modo de producción de los turcos era la cría de animales. Por supuesto, tenías que perseguir los rebaños de animales que tenías que alimentar en las montañas, llanuras, tierras altas. Pero incluso durante el período Göktürks, según la información proporcionada por fuentes chinas, no todas las tribus podían subirse a su caballo e ir a donde quisieran según su placer. Por el contrario, la ruta que seguiría cada tribu durante la migración, los pastizales donde pastarían su ganado y los lugares donde plantarían sus tiendas eran determinados por el Estado, y nadie podía romper esta regla. Estas tribus regresarían a sus aldeas y ciudades a medida que se acercaba el invierno. La afirmación de Bartold de que había varias ciudades de los Oghuz provocó una seria controversia entre él y el arqueólogo e historiador ruso Tol Dec, y Tolstoi escribió un folleto llamado "Goroda Oguzov" (Ciudades de los Oghuz) y salió victorioso de esta discusión. Este libro fue traducido al turco y creo que ha sido publicado.
La tradición yaylak-kışlak en los turcos todavía se mantiene viva en la actualidad. Cuando llegan los meses de verano, cada turco que tiene la oportunidad va a su ciudad natal, va a la meseta, va a la orilla del mar, pero regresa a casa nuevamente a medida que se acerca el invierno. Esto no es nomadismo, sino mantenerse al día con las condiciones estacionales. Incluso en la historia de un Alejandro árabe, los "turcos de la ciudad" y los "turcos de la estepa" se distinguen entre sí, que no son dos grupos turcos separados que quieren describirse, sino las mismas personas que viven en las ciudades en invierno y en las estepas en verano.
Además, hay en los libros de historia que el khan uigur pidió tres mil anclas y semillas de trigo al hacer un acuerdo de paz con China. ¿Qué debería hacer un pueblo que no se dedica a la agricultura con azada y trigo de siembra? ¿Cómo lidia un pueblo nómada con la herrería? Se sabe que los Göktürks aparecieron en la escena histórica como herreros, vertieron y dieron hierro al Avar khan. Es técnicamente imposible para un pueblo nómada dedicarse a la herrería. Probablemente no tenían los medios para golpear y cargar montañas y minas a lomos de los caballos.
El geógrafo árabe al-Belhi menciona que los turcos tienen innumerables pueblos, castillos y ciudades. Al-Muqaddesi, quien escribió su obra en 980, en su obra "Ahsenü't-tekasim", enumera los nombres de cientos de ciudades y pueblos uno por uno mientras describe a los turcos y los países turcos (Este libro se publicó con el nombre de Geografía Islámica entre las Publicaciones Selenge).Dic.
Los occidentales siempre han considerado a los turcos como nómadas incivilizados a caballo, por lo que vinculan la cerámica, diversas obras de arte, alfombras desenterradas en Anau y Paziryk a los pueblos iraníes, a las invasiones de los pueblos arios, alegando que los turcos destruyeron y asimilaron a los arios apareciendo como hongos creciendo de la tierra. Pero ignoran la similitud exacta de las decoraciones encontradas en los artículos Noin-ula y Pazırık entre los turcomanos y sus vecinos, las Calcomanías de artesanía de las candidatas kazajas. ¡Todas las ideas fijas son muy peligrosas!
También cabe señalar que, aunque hoy en día no se practica mucho en Anatolia, los turcos en Asia Central conducían sus rebaños horizontalmente, no verticalmente, al llevarlos a las tierras altas y pastizales. La conducción vertical de rebaños en Anatolia condujo tanto a la destrucción del área verde a lo largo de la ruta como al vertido de estiércol animal en un carril estrecho. En otras palabras, si conduces un rebaño de dos mil ovejas a través de una franja de cincuenta metros, tampoco habrá plantas vivas en esa franja. Debido a que pasar una oveja o dos sobre una planta solo hace que se agache por un corto tiempo, si cientos de animales pisotean la misma planta, la hierba nunca volverá a crecer allí. Sin embargo, los de Asia Central manejaban sus rebaños extendiéndolos por un área amplia, de modo que tanto la vegetación no fuera pisoteada como un área muy grande fuera fertilizada naturalmente de alguna manera. Esta es una de las mejores pruebas de cuánta importancia otorgan los turcos a la protección de la naturaleza.
Así es como los turcos nómadas e incivilizados respetaban la naturaleza.
Ahsen Batur
Comments